Article: "The Green Lotus" NEDİR, NEDEN VAR?

"The Green Lotus" NEDİR, NEDEN VAR?
Risk Değil, Zorunluluk: Genç Sanatçılara Alan Açmanın Önemi
Bazı çiçekler çamurlu suda büyür, lotus gibi. Kökleri karanlıkta kalsa da yönü hep ışıktır. Zorlu koşullara rağmen açar; açtığı anda yalnızca kendisi değil, çevresini oluşturan su ve toprak da yeniden anlam kazanır. Tıpkı sanatçının varoluşu gibi… Bir sanatçının ilk kez kendine ait bir alanda, kendi sesiyle görünür olması, tıpkı lotusun su yüzüne çıkması gibi çevresindeki algıları, değerleri ve ilişkileri dönüştürür. Bu yüzden genç sanatçılara alan açmak yalnızca bir omuz verme değil, ekosistemi dönüştüren bir harekettir.
Nelumbo Studios’un The Green Lotus programı bu metaforu ciddiye alıyor. Çünkü genç bir sanatçının su yüzüne çıkabilmesi, kendi üretimlerinin yanı sıra, ifade alanı bulabilmesi ile mümkün. Ve bugün, Türkiye’de genç sanatçılar için o alan hâlâ neredeyse yok denecek kadar dar, çünkü hâlâ "risk" olarak görülüyor.
Oysa sormamız gereken soru şu: Sanatın sürdürülebilirliği için, bu riski almamak daha büyük bir risk değil mi?
Bireysel Sesin İnşası İçin Bir Basamak
Her sanatçı, kendine özgü bir söylem inşa ederek var olur; üretim bunun yalnızca bir parçasıdır. Ve bu söylemin dış dünyada yankı bulabilmesi için onu taşıyacak bir zemin gerekir. Karma sergiler, grup dinamikleri içinde şekillenir; bireysel anlatılar bu ortak paylaşımla iç içe geçer. Oysa kişisel sergi, bir söylemin inşasıdır. Bir zaman aralığını, bir mekânı, bir teması sahiplenmektir.
13 Şubat’ta Bilge Abur’un sergisiyle başlayan The Green Lotus serisi, 27 Şubat’ta Buket Gül, 13 Mart’ta Aydın Berk Kızılay ve 10 Nisan’da Fazlı Kesgin’in kişisel sergileriyle 2025 yılı programını tamamladı.
Nelumbo Studios’un The Green Lotus programında, dört genç sanatçı devraldıkları mekânı onar gün boyunca kendi yaratıcı alanları haline getirdi. Bu süreç, onların mekânı sorguladığı, yeniden yapılandırdığı ve kişisel söylemlerini cesaretle şekillendirdiği bir deneyime dönüştü. Bu programla genç yetenekler, bireysel anlatılarını sahaya sürerek pek çok farklı yaştan öğrenci, koleksiyoner, akademisyen ve yazarlar ile buluşarak kapsamlı bir süreç yaşadı.
The Green Lotus, ilk kişisel sergi deneyimini genç yaşta mümkün kılarak, sanatçıya sadece bir alan değil, aynı zamanda bir eşik sunuyor. Bu eşik, kişisel sergisini açan sanatçının üretim sürecinin ötesinde, serginin gerçekleşmesi için gerekli pek çok farklı alanda bütünsel sorumluluk almasını ifade ediyor.
Var Olmanın Eşiğinde…
Sanat piyasasının işleyişi sıklıkla güvene değil, tanınırlığa ve geçmiş deneyimlere dayanır. Sanatçının önceki sergileri, birlikte anıldığı isimler, satış performansı gibi göstergeler, koleksiyonerler ve galericiler için önemli referanslar oluşturur. Ancak bu sistem, henüz görünürlük ve destek bulamamış genç sanatçıların potansiyelini keşfetme şansını daraltabilir.
Oysa bu döngü, kendini tekrar eden bir paradoksu da beraberinde getirir: Sistemin tanımadığı sanatçıların, piyasanın alıcılarıyla buluşması güçleşir.
The Green Lotus programı, bu kısır döngüyü kırmayı hedefleyerek, genç sanatçıların görünürlüğünü artırmaya odaklanır. Burada amaç, genç yeteneklerin piyasa koşullarından önce kendi ifade alanlarını yaratmalarını mümkün kılmaktır. Çünkü bir sanatçının erken üretim dönemlerinde en çok ihtiyaç duyduğu şey, denemeye, gelişmeye ve kendine ait bir anlatı inşa etmeye imkân tanıyan bir ifade alanıdır.
Sanatta Güvenin İnşası ve Kuşak Çatışması
Burada mesele yalnızca ekonomik değil, kültürel. Genç sanatçılara duyulan güvensizlik, derin bir kuşak meselesi. Türkiye’de hâlâ birçok galerici, eğitmen, sanat izleyicisi genç üreticilere “olgunlaşmamış” gözüyle bakıyor. Kimi zaman çok “deneysel” oldukları için, kimi zaman yeterince “akademik” olmadıkları için... Kimi zaman da sadece genç oldukları için.
Oysa o “olgunlaşmamışlık”, dış dünyadan henüz “biçimlendirilmemiş olmanın” verdiği bir özgünlük barındırır. Genç sanatçı, henüz kurumsal estetikten, piyasa beklentilerinden, hatta izleyici memnuniyetinden tam anlamıyla etkilenmemiştir. Bu yüzden daha radikal düşünebilir, daha kişisel bir dille konuşabilir. Onları bu “henüz”lük hâliyle ciddiye almak, aslında sanatın özüne, yani dönüşüme, daha yakından bakabilmektir.
Sanat tarihi bize şunu tekrar tekrar öğretti: çağ değiştiğinde bunu önce gençler hissetti.
Genç sanatçılar, her dönemde olduğu gibi yalnızca yeni malzemelerle değil, yeni algılarla üretiyor. Hem kavramsal hem politik hem teknolojik düzeyde. O yüzden onlara güvenmek, bugünü anlamaya çalışmakla eşdeğer.
Direnç, Deneysellik ve Dönüşüm Üzerine
The Green Lotus, dört kişisel sergiden oluşan bir program olmanın ötesinde, genç sanatçıların üretim süreçlerini görünür kılan özgün bir platformdur. Bu alan, deneysellik, kırılganlık ve değişim gibi sanatın doğal dinamiklerini barındırmaya ve bu süreçlere alan açmaya yönelik bilinçli bir yaklaşımla tasarlanmıştır.
Program, sanatçının gelişim yolculuğuna odaklanırken, izleyiciyi yalnızca tamamlanmış eserlerle değil, oluşum aşamasındaki anlatılarla da ilişkilendirmeyi hedefler. Lotus çiçeğinin suyun derinliklerinden yüzeye yükselişi gibi, sanatın dönüşümü de katmanlı ve zamana yayılan bir süreçtir. Her aşama, direnç ve dönüşümün birlikte ilerlediği anlamlı bir deneyimdir.
Son Söz: Riskin Ötesinde Bir Sorumluluk
Genç sanatçılara alan açmak, geçici bir jestten öte, sanatın sürekliliğini sağlayan zorunlu bir eylemdir. Bu, sanatın canlılığını ve dönüşümünü sürdürebilmek için üstlenilmesi gereken temel bir sorumluluktur. Nelumbo Studios, The Green Lotus programını; sanat pratiğinin sürekliliğini ve ekosisteminin gelişimini sağlamak üzere kurgulanmış kalıcı bir yapı olarak konumlandırır.
Bir stüdyo, doğru koşullar altında yaratıcı sürecin şekillendiği, dönüşümün ve üretimin kendini gösterdiği bir ortam haline gelir. Ortaya çıkan her yeni anlatı, günümüz sanatının dönüşüm dinamiklerine önemli katkılarda bulunur.
2025
Dilara Altınkepçe Arslan
Bilge Abur's Online Catalog
Buket Gül's Online Catalog
Aydın Berk Kızılay's Online Catolog
Fazlı Kesgin's Online Catalog